Gebze’de yaşayan 56 yaşındaki ev hanımı Ümran Yavaş Tepecik, unutulmaya yüz tutan yöresel kilim dokumacılığını yaşatmak için evinin çatısında “mini müze” oluşturdu.
Ev hanımı Ümran Yavaş Tepecik, makine halılarının çıkması ve köyden kente göçle halkın dokumacılığını bıraktığı Gebze’ye özgü kirkit kilimini gelecek nesillere aktarmak için harekete geçti.
Kırsal Duraklı Mahallesi’ndeki evinin çatı katında sembolik bir müze oluşturan Tepecik, burada geçmişte dokunan kilimlerle dokumacılıkta kullanılan yün ve keten ipliği, çıkrık, iğ ve kirmen gibi pek çok malzemeyi sergiliyor.
Geleneksel ahşap tezgahta kilim dokunmaya devam eden Tepecik, geçmişte yöre kadınlarının kilim dokurken okuduğu mani ve türküleri seslendiriyor.
Ümran Yavaş Tepecik, doğup büyüdüğü Gebze’nin en önemli kültürel miraslarından biri olan kirkit kilimini yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak için gönüllü olarak çalıştığını söyledi.
Geçmişi yüz yıllar öncesine dayanan kirkit kiliminin makine halıları çoğalmadan önce yöre insanın günlük hayatında önemli bir yere sahip olduğunu dile getiren Tepecik, bu kilimlerin keten veya yün ipinden dokunduğunu kaydetti.
Tepecik, yaklaşık 7 yıldan beri bu kültürel mirası gün yüzüne çıkarmaya uğraştığını vurgulayarak, “Çevremizde yaşlılarımız yavaş yavaş ahirete irtihal ediyor. En azından annelerimizden öğrenelim, deftere, kitaba yazalım ve bu şekilde yaşatmaya uğraşalım diyerek yola çıktım. Halen sağ olan annemden desenleri öğrendikten sonra eski bir tezgah aldım. Kilimi yaşatmaya, dokumaya çalışıyorum. Hedefim, destek alabilirsem veya kendi imkanlarım el verirse kilimhane açmak. İnşallah gelecek nesillere de aktarabiliriz.” diye konuştu.
Bir kilimin tezgahtan çıkma süresinin ebatlarına göre değiştiğini anlatan Tepecik, “Evimizin baş köşesine, has odamıza serdiğimiz büyük kilimlerimiz ortalama 1-1,5 ayda dokunur. Onlar evin en özel odalarına serilir. Bir de yaygılarımız var, kanat kilimlerimiz var; onlar da daha çabuk dokunabilir. 15-20 günde dokunanı var. Kışın çok hızlı dokunur. Yaz aylarında bağ bahçe işleri olduğu için yavaş dokunur.” ifadelerini kullandı.
Tepecik, kilimin dokuma sürecinden bahsederek şunları kaydetti:
“Öncelikle tezgahımız hazırlanır, çözgüsü çözülür. Kilimi dokumak için iki çeşit ipimiz olur; yün ve keten ipi. Keten iplerimiz tarladan yoğurulur, harmanla dövülür, sapı derede ıslanır, mengenezden geçirilir. Sonra topraklarla dövülür kılçığı çıkar, tarakla taranır, çıkrıkla işlenir ipler. Daha sonra bu işlenen ipler önce suya bastırılarak rengi açılır, beyaz hale gelir. Ona göre kurutulur, yumak haline getirilerek dokunmaya hazır olur. Yün ip de koyundan kesilip yıkanıyor. Daha sonra o da taraklarda taranıyor, iğle işlenip yumak haline geliyor. En son yine aynı şekilde kazanlarda kök boyalarla boyanarak, kurutulup dokuma aşamasına geçilir.”
İplik hazırlandıktan sonra ahşap tezgahta dokunacak kilimin çözgüsünün yapıldığını ve desenin oturtulduğunu aktaran Tepecik, “Gebze yöresinde en meşhur olan melik örgülü desenimiz var. Bir de normal çubuk örgü desenimiz bulunuyor. Günümüzde en çok kullanılan çeşitler bunlar.” dedi.
Tepecik, çok fazla olmasa da kilim dokumayı öğrenmek isteyenlerin olduğunu fakat fazla pazarı olmadığı için insanların çekindiğini dile getirerek, “Eskiden ipini kendimiz yapıyorduk, ketenimizi kendimiz çıkartıyorduk, yünümüzü kendimiz eğiriyorduk. Şimdi ip temini konusunda sıkıntı var, eskiden böyle sıkıntılarımız yoktu.” diye konuştu.