“Şimdi sizin kafanızda 2 tane soru işareti var. Bir, kupa nedir; iki, nasıl alınır?” Don Carlo Ancelotti, bu sezon finale uzanan serüvende sırasıyla Pochettino, Thomas Tuchel ve Pep Guardiola’nın kafasındaki bu iki soru işaretini cevapladı ve onları saf dışı etti. Finalde rakip Pl’de Pep Hoca’yı son haftaya kadar yakın takipte olan ve şampiyonluğa son adımı atamayan Liverpool ve Jürgen Klopp’tu. Real Madrid’in büyüsü final için de yeterli oldu ve finali 1-0 kazanarak kupayı 14. kez müzelerine götürdüler. Real Madrid böyle bir sezonda bile Şampiyonlar Ligi’ni kazandıysa artık şöyle bir çıkarım yapmanın zamanı gelmiş demektir. Eğer ortada bir final varsa futbolun genel geçer kuralları yerini Real Madrid’in winner kurallarına bırakır ve kupayı Real alır. Öyle ki, 21. yüzyılda Cl ve UEFA Süper Kupa finallerinde oynadıkları toplam 12 finalim 10’unda kupayı alan taraf oldu. Ki kaybettikleri ilk final de malum 2000 Galatasaray’ı. Böyle bir sezon diyerek bahsettiğim ve vurguladığım konu oyunları ile alakalı. Real Madrid dediğiniz zaman, bu takım Los Galacticos’ları falan görmüş ve hep sükseli oyunları ile gündemde kalmış bir takım hayal edersiniz. Bu sezon ise yaşlanmış orta sahaları, stoperlerdeki rakiplerine göre düşen seviye ve Angel Di Maria, Beckham, prime Bale gibi yüksek skorlu oyunculardan sonra finale sağ kanatta başlayan orta saha Valverde gibi eksikliklere rağmen kazanılmış bir kupadan bahsediyoruz. Maç önü Fatih Hoca’mın da dediği gibi, Real Madrid’in bu sezon Şampiyonlar Ligi’nde topla oynama ortalaması %50’in altında kaldı. Bu kadrodaki özellikle fiziki anlamda yetersizlik oyun değişikliği ile belli bir standarta çekildi. Bunun yanında özellikle Modric ve Benzema gibi harika oyun okuyan iki oyuncunuz ve sol kanatta aldığı topları çok iyi kullanan, finalde golü de atan Vinicius olunca gol yollarında büyük problemler yaşamadılar. Oyun tarzı da değişse, oyuncular da değişse, hocalar da değişse; değişmeyen tek şey bu takımın ismi ve kültürü. Bunun gibi final noktalarında bu kuvvet kendini net şekilde gösteren önemli bir etken oluyor. Liverpool Premier Lig’in ardın Şampiyonlar Ligi’ni de son maçta kaybetti. Mane’nin Salah’ın net pozisyonları olsa da bir türlü atılamayan bir gol var ve bu maç da final. Eğer bulduğunuz pozisyonları gole çeviremezseniz biri gelip cezayı keser. Bu maçın ardından tartışılması gereken bir noktanın daha da ön plana çıktığını düşünüyorum. Birkaç yıldır Manchester City’nin büyük maçlarda oyunu çözememesinin en büyük nedeninin net bir striker santraforun olmaması gösterilirken bu eleştiriden nasibini Liverpool’un yeterince almadığını görüyoruz. Oysa ki bu eksiklik Liverpool’da da kendini gösteriyor. Örneğin, Salah’ın 82’de çaprazdan şutunda içeride altıpas’a koşu yapan bir forvetiniz olsa içeri çevirme şansınız da doğacak ve gol atma oranınız daha da artmış olacaktı. Evet, spesifik ve basit bir örnek verdim elbette ama finaller de bu detaylarla kazanılan maçlar olabiliyor. Her şeye rağmen Liverpool’un rakiplerine göre yaptıkları daha düşük bütçeli transferler sonrası oyuncu geliştirme üzerine planları saygı duyulacak bir proje. Sezon sonu kimler ayrılacak ve daha da önemlisi yerine kimler gelecek göreceğiz. Bakalım seneye Klopp Hoca’mın dediği gibi şimdiden İstanbul’da otel kiralanacak kadar kaliteli kadro görebilecek miyiz.Bu yazı toplam 18 defa okunmuştur.